Sayfalar

3 Ekim 2012 Çarşamba

Maksim Gazinosunda Bir Lady

Aslında Güngör Bayrak ismi sizi çok çekmeyebilir. Lakin kendisinin öyle bir hayat hikayesi var ki gerçekten enteresan. Konya-Çumra'ya bağlı 16 hanelik bir köyde doğan, sonra İstanbul'a gidip şansını deneyen oradan Maksim gazinosuna ve Paris'e kadar uzanan acayip bir hikayesi var Güngör Bayrak'ın. Belki bazılarınız onu Gümüş dizisinden hatırlar. 2 sezon Kıvanç Tatlıtuğ'un annesi rolündeydi. Bizim nesil pek bilmez -ki bende bilmiyordum gazetede hakkında bir kaç yazı okumadıktan önce- zamanının Maksim solistiydi.

 Gümüş dizisi ailesi, Bayrak solda oturan.

Konya'nın Çumra ilçesine bağlı 16 hanelik Elmasun köyünde başlıyor Şerife'nin hikayesi. 3 aylıkken evlatlık veriliyor. Evlatlık alan kişi "Allah onun her gün yüzünü güldürsün" diyerek adını Güngör diye değiştiriyor. Pekala kötü bir şey oluyor 15'inde Güngör onu kaybediyor. Hırslı bir genç kız, çalışıyor okul kazanıyor. Hacettepe Üniversitesi, Hemşirelik bölümüne başlıyor fakat yarıda bırakıyor. Parasızlık malum İstanbul'a gidiyor. Burada Hilton'da işe girmek için başvuruyor. Lakin işe girmek içinde 3 ay beklemesi gerekiyor çünkü yaşı 18 etmiyor. Yaşı gelince kadroya alınıyor ve işe başlıyor.

Buradaki işiyle yıllarca "kahveci güzeli" olarak anılıyor. Burada pozitif bir durum yok. Medya yıllarca onu bu isimle çağırıyor, aşağılamak için. Bununla ilgili detaylarıda yazıcam.

Güngör Bayrak'ın buradaki vazifesi, otel lobisinde oturan kişilere kahve servisi yapmak olduğu için onu böyle anıyorlar. Aslında kendini şanslı görüyor çünkü dönemin en ünlü insanları şehrin en önemli oteline girip çıkıyorlar, düğünlere geliyor ve hepsini görmüş bilmiş oluyor. Lakin hiç biriyle tanışmıyor.

 Bayrak, Yılmaz güney'in Yol filminde de rol alıyor.

Hal böyle olunca kendi çabalamaya karar veriyor ve Vakko'nun mankenlik yarışmasına katılıyor ve birinci oluyor. Böylece Vitali Hakko kendisini Vakko'nun yüzü yapıyor. Bu ona şöhretin kapısını açıyor. Film teklifleri yağıyor. Hayatı buradan itibaren tamamen değişiyor. 20'ye yakın filmde oynuyor. Bilmiyorum Yılmaz Güney seyredeniniz var mı, yönetmenin kült filmleri Yol ve Düşman'da da birer rol kapıyor. Böylece halkın sevgilisi oluyor. Bu filmlerle yurtiçi ve dışında bir çok ödül kazanıyor. Hatta ülkemizin en önemli ödülü Altın Portakal'ıda kazandığını belirteyim.

 1980'de kazandığı Altın Portakal ile geçen sene çektirdiği bir poz.

Sonrasında Erkan Özerman kendisine şarkıcılık teklif ediyor ve pop tarzında şarkılarla çıkış yapıyor. Bu arada Erkan Özerman'ı hatırlarsınız belki, sanat dünyasının en eski organizatörlerinden, güzellik yarışmalarının çoğunu o organize ediyor.

İşte şarkıcılıkla 3 yıl disiplinli bir şekilde uğraşıyor. Bir çok gazinoda sahne alıyor. Telefonumu Bekle adlı kasedi 400 bin satıncada kariyer zirvesi yapıyor. Böylece Fahrettin Aslan, Ajda Pekkan'ın boşluğunu doldurmak için kendisine iş teklif ediyor, pek tabii oda kabul ediyor. Bu onu Emel Sayın'ın altında çıkan Maksim'in pop (batı müziği) solisti yapıyor.


Güngör Bayrak burada 80 gece çalışıyor. Fahrettin Arslan'ın kendisine "Benim sahnemde çok şarkıcı çalıştı ancak kuliste bu kadar terbiyeli ve ciddi çok az sanatçı gördüm" deyişinide  hala gururla anlatıyor. O yıllardaki hayatınıda en mutlu olduğu dönemlerden biri olarak anlatıyor Güngör Bayrak.

Lakin hikaye burada bitmiyor. O 80 geceden sonra gazinoya ve müziğe veda ediyor çünkü nişanlanıyor. Nişanlısı Cezayir Asıllı bir Fransız, Sir Houari Berichi olunca, "Sir" ünvanından dolayı kendiside "Lady" ünvanı alıyor. Zaten medyada burada çirkinleşiyor ve yazının başında belirttiğim "Kahveci Güzeli" lafları burada başlıyor. Paparazzi yada magazin, her ne deniyorsa ortak bir dille "Konyalı Şerife, Paris'e gidiyor" diye yazıyor. Hiç birine cevap vermiyor lakin biri terbiyesizliği aşıp "Anadolu'nun küçük bir şehri Konya'dan gelmiş Şerife Hanım, Türkçe bilmeyen Houari Berichi ile kuşdiliyle anlaşacak heralde..." diye yazınca oda cevabı "Konya, yüz ölçümü olarak Türkiye'nin en büyük şehridir. Aynı zamanda Mevlana şehridir. Mevlana da daima saygı duyduğum büyüğüm, yaşam tarzımda bana yol göstermiş pirimdir. Ayrıca sizin bildiğiniz kuşdilini bilmediğimden, evlendiğim beyefendiyle İngilizce konuşarak anlaşıyorum" şeklinde koymuş.

 Berichi ailesi

Çift çok bekletmeden nikahı kıyıyor. Nikah şahitleri ise Erkan Özerman ve Zeynep Özal oluyor. Zaten nikahta Zeynep Özal'ın evinde oluyor. Ardından Paris günleri başlıyor. gittikten bir yıl sonra çiftin oğlu Charles Tarık Murat Berichi dünyaya geliyor. Oğullarının 40'ı çıkınca çift İstanbul'a geliyor. Fahrettin Aslan kendilerine büyük bir ziyafet veriyor. Zaten oğulları doğunca ilk çiçek ve kutlama mesajı da yine Fahrettin Beyden oluyor.

Aslında bütün o "Kahveci güzeli" hikayesinin cevabıda Sir Houari Berichi ile tanışmasında yatıyor. Paris'te Olympia'da Oscar de France ödül töreninde şarkıcı Rika Zarai ve Erkan Özerman, Fransa Senato Başkanı Alain Poher'den ödülü alıyorlar. Onlarla giden Güngör Bayrak'ta orada eşiyle tanışıyor. Pekala işin özü Güngör Bayrak'ın, Paris'e giderken "Kahveci güzeli" değil, Maksim'in batı müziği solisti olduğu.

 Güngör Bayrak 2. nikahında.

Bugüne geldiğimizde ise Güngör Bayrak halen Houari Berichi ile evli değil. Kendisi boşandı ve bu sene 2. evliliğine imza attı. Yeni eşi Bülent Özyörük'ün kendisine çok pahalı hediyeler alması yine magazin sayfalarında yer etti ama buna "Bir insanın karısına çok büyük hediyeler alması gayet normal" diyerek güldü geçti. Eş seçimiyle ilgili olarakta "Gerek Sir Houari Berichi gerekse Bülent Özyörük Bey bu denli varlıklı olmasalardı da kişilikleri benim tercihime uygun insanlardı" diyor.

 Böyle bir şey de var.

40-50 sene evvel Türkiye ünlüleri yazılarım devam edicek. Yani seviyorum bu hikayeleri. O zamanın "köyden geldi, şöhret oldu" hikayeleri biraz daha sahici sanki, bu yüzden de olabilir. Bu yazıyı ise 22 Temmuz'da Posta gazetesinde okuduğum bir röpörtajdan derledim. Yine kesip cebime attığım bir gazete sayfasıydı. Umarım beni etkilediği kadar sizide etkilemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...