Hikaye şöyle başlıyor, Kürt İdris, Taksim'in arka sokaklarında zıtlaştığı biriyle kavgaya tutuşur. Düello sonucu adamı bıçaklar. Bunun yüzünden cinayetten içeri alırlar. Hapishanede 2 tane oğlancıyı öldürünce iyice namı duyulur. Ecevit dönemi affı yüzünden, 4 yıl sonunda salıverirler.
Kürt İdris, solda oturan.
1964 yılına gelindiğinde ise ismini diğer babaların yanına yazdırıyor. Bunu da dönemin babası Nurettin Onay'ı öldürerek yapıyor. 1970'lere gelindiğinde artık tam anlamıyla bir baba oluyor. 50 kadar korumasıyla dolaşan, yemek yemek için mekan kapatan biridir. Bu yıllarda kendi soyadıyla anılacak bir mahalle bile kurdurur: Özbir mahallesi. Halen aynı isimle çağırılmaktadır bu mahalle.
'80'li yıllara gelindiğinde gece kulüpleri, sanatçıların çıkıp şarkı söylediği mekanlar birden artınca bu işlere girer. Mekan korumalarının çoğu Kürt İdris'in elindedir. İşte hikayemiz müzikle burada tanışıyor. Çünkü Kürt İdris de sanatçılarımızla burada samimiyete giriyor. Kürt İdris, bir çok sanatçıyı yakınen tanırken bir çoğunu da yanına çekiyor. Çoğu kişi İbrahim Tatlıses'le çok yakın dost olduğunu söyler. Daha doğrusu İbrahim Tatlıses'in onun adamı olduğunu söylerler desem daha doğru olur.
Başından vurulan Tatlıses, hala sağ.
Hatta Kürt İdris öldüğünde, miras kavgasına girişen oğullarından Doğan Özbir, kardeşinin babasının ağırlığını taşıyamadığını söylemiş, babasına olan hürmetlerini canlı yayında bile sunan İbrahim Tatlıses'in, bir barda çok içince olay çıkaran kardeşi Ali'yi tokatlayıp "Akıllı ol Ali!" dediğini bile bir gazeteye anlatmıştı.
Kürt İdris'in bir röpörtajında anlattığı diğer hikayede Bülent Ersoy'la ilgili: "Bülent Ersoy yiğittir. Eski zaman Başkent Gazinosunda eğleniyoruz,
yanımda iki profesör, üç milletvekili, polis bastı. Bülent Ersoy yanıma
gelip, silahınız varsa verin saklayayım dedi. Çok duygulandım, meftun
oldum ona. Olsa da sana vermem deyip teşekkür ettim."
Kürt İdris yine solda.
90'lı yılların sonuna gelindiğinde Kürt İdris, İstanbul DGM'de yargılanmış, yıldırma ve korkutma gücünü kullanarak çek senet tahsilatı, arazi ihtilaflarında aracılık yapmak gibi iddaalarlardan hapse girdi. Lakin 2 yıl 8 ay hapis yattıktan sonra 10 Nisan 2001 tarihinde suçsuzluğu kanıtlandı ve serbest bırakıldı.
Yalnız bu hapis dönemi ona iyi gelmediğinden mi bilinmez, çıktığının yılında karaciğer kanserine tutulduğunu öğrendi. 1 yıl kadar tedavi gören kabadayı, 2002 yılında 65 yaşındayken vefat etti. 6 çocuk babasıydı. Çocuları ölümünün üstüne miras kavgasına tutuştular. Bir çok kez oğulları ekrana çıksa da bunlardan en meşhuru, İzdivaç programının sunucusu Esra Erol'la evlenen Ali Özbir'dir.
Modern bir çift görüntüsü çizen 2'li, canlı yayında evlenmişti.
Ali Özbir de diğer 3 kız kardeşi gibi yurt dışında okumuştu. Okuyarak kendini kurtardığını söylüyor. Hatta bir röpörtajında, babası yüzünden bir çok kapının açıldığını ama bir çok sorun da yaşadığını anlatıyor. En büyük sorunlarından birinin sık sık işyerlerinin polislerce basılması olduğunu söylüyor. Normalde canlı yayında evlenmek istemeyen çift, İzdivaç gibi bir programı sunan Esra Erol'un canlı yayında evlenmesi gerektiğini düşünerek, düğünlerini canlı yayına açmıştı.
Peki bugün Ali Özbir ne yapıyor? Ali Özbir, 1988 yılında Özbir adında bir müzik şirketi kuruyor. Zaman içerisinde Müyap'ın önderliğinde olan ve korsanla mücadele için kurulan Yasadışı Ses Taşıyıcıları Komisyonunun başkanlığına geliyor. Ayrıca gayrimenkul alım-satımı yapıyor ve Büyükada'da sahibi olduğu bir butik oteli işletiyor.
İşte bu kabadayı üzerinden, 80'lerde Türkiye'nin nasıl bir hale geldiğini, müzik camiasının kabadayılarla nasıl tanıştığını, bu ilişkilerin nasıl içiçe olduğunu görebilirsiniz. Burada yazdığım çoğu anektod internet kaynaklı referanslar üzerinden topladığım ve birleştirdiğim yazılardır. Çoğu kimse için toparlayıcı bir yazı olduğunu umuyorum. Okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder