Sayfalar

25 Haziran 2012 Pazartesi

Hakim Bey

Kuzey Güney son iki bölümdür sınırları zorluyor. Şarkıyı duyunca, "Bunu Mehmet Erdem dışında başka biri yorumlamasın" diyor insan. Şarkının sözü ve bestesi-tabii ki-  Sezen Aksu'ya ait. Kendisi dahil, Zülfü Livaneli, Levent Yüksel gibi isimler de seslendirmiş. Sezen Aksu versiyonunun hiç hiç hoşuma gitmemesinin yanı sıra Zülfü Livaneli versiyonu ise, gazinoda piyanist şantör eşliğinde söylenen şarkılar gibi.


Sussan olmuyor
Susmazsan olmaz
Dil dursa Hakim Bey tende can durmaz

Finalini bu şarkıyla yaptı Kuzey Güney. Aslında olayın aşırı damardan girişine çok uymadı bu şarkı, biraz hareketli kaldı. Sözlerini de ilişkilendiremedim ben açıkçası. Zaten şarkının bağlamı da siyasiye daha yakın.Ancak başlı başına düşünürse, Kuzey Güney ile patlamasını yaptı, şarkı dizi sayesinde hiç olmadığı kadar parladı. 


Şikayetim var cümle yasaktan
Dillerimi Hakim Bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma polis karakolda
Fikrim firarda mahpusa sığmaz eyvah

Kısacası ben bu Mehmet Erdem'i çok tuttum.  Şu günlerde herkes sosyal medyada paylaşdığından bir Halil Sezai vak'asına dönüşmesinden korkuyorum. Benim şikayetim yok ama bıktıracaklar. Bir şey popüler oldu mu bizim ülkede bıktırana kadar,kabak tadı verene kadar...Tadında bırakma hali yok. 

17 Haziran 2012 Pazar

Bulaşık

Bulaşık yıkamak pek keyifli değil, değil mi? Ben pek sevmem aslında ama elime sular dökülüp her taraf köpük olunca zaman akıp gidiyor, unutuveriyorsunuz her şeyi. İşte bir sürü bulaşık yıkarken -malum askerdeyim- son ses şarkı söylerken arkamda beliren kalabalığı farketmemişim. O sırada Backstreet Boys "Everybody" söylüyordum elimde çatalları yıkarken, pek eğleniyordum tahmin edersiniz. Karakolda kısa dönem pek yok, doğu kökenli tayfa ise beni çok eğlenceli buldu. Her fırsatta bana İngilizce şarkılar söyletiyorlar. Repertuarıma Simply Red'in "Something Got Me Started" ve Ocean's Four & Adam Clay'in "Beautiful Life" şarkısını da ekleyince 10 dakikalık kısa performanslar sergiler oldum. Tabii muhteşem danslarımı bu şovlarıma ekliyorum. Anlayacağınız işi mutfağında öğreniyorum. Tabii Beatles'ın Hamburg'u varsa benim de karakol mutfağım var!

Oynatmaya az kaldı, RDM rules!

16 Haziran 2012 Cumartesi

Patrice

Patrice'i hiç duymuş muydunuz? Kendisi 2000li yıllara damgasını vuran Soulstorm şarkısının sahibi. Ama benim için şu sıralar "Uncried"ı günde bir çok kez dinleme sebebim. Almanya doğumlu Afro-Alman reggae sanatçısı. Ne varsa Afrolarda var zaten. Alman disipliniyle de birleşince ortaya güzel şeyler çıkıyor demek ki. Genetik kodlama önemlidir demişimdir her zaman.


Uzun ismi Patrice Bart- Williams. Hani bazen hem sesi, hem kendisi, hem şarkıları, hem şarkıların anlamları güzel olsun istersiniz ya, Patrice işte öylelerden. Aksanlı İngilizcesini duyduğunuzda ve resmini gördüğünüz bu sevimli sanatçıdan hoşlanacaksınız. Bob Marley, Jimi Hendrix akımının günümüz uyarlaması Patrice, bugünlerde en sevdiklerimden.


13 Haziran 2012 Çarşamba

İçinden Şarkı Geçen Kitaplar

Murakami okurken geldi bu başlık aklıma. Kitapları seviyorsanız, müziğe tutkunsanız, içinden müzik geçen kitapları daha çok seveceksiniz. Çünkü ismi geçen her şarkıda, acaba nasıldır diyip hiç tanımadığınız isimleri keşfederken ve dinlerken bulacaksınız kendinizi. Okuduğunuz kitap özellikle de sevdiğiniz bir yazara aitse, yazarın zevkini görmek, onunla aynı zevke sahip olup olmadığınızı bilme duygusu o şarkıyı dinleme isteğinizi daha da tetikliyor. Haruki Murakami'nin İmkansızın Şarkısı romanını okurken geçen tüm şarkı isimlerini not ettim. Ama esas Araf'tır bu başlığa en hitap edecek olan kitap. Çünkü içinde 5 albüm yaratacak kadar şarkı ismi geçer. Kitabı soundtrack albümüyle satsalar yeridir. 




Benim bu tarzla ilk tanışmam Elif Şafak'ın Araf'ıyla oldu. Kendisinin okuduğum ilk romanı da olmasıyla önemlidir benim için Araf. Şafak, sansasyoneldir, uçtur, marjinaldir, herkese göre değildir, ama ben çok severim. Burada konusu geçen her şahıs, her müzik ve her cümle tartışmaya müsait konulardır elbette ama tartışmaya açık değildir çünkü siyaset tartışılası bir konu değildir şahsımca . Bence her müziği, kitabı, yazarı, şarkıcıyı tartışmak bir siyasettir. Müzik de öyledir, şaşırmayın. Çünkü müzik aslında toplumsal mücadeledir, hiyerarşidir, sınıflaşmadır. Dilin olmadığı yerde ortak dildir aslında müzik. İşte Araf'ta da bambaşka bir ülkeye gitseniz yaşayacağınız o arada kalmışlık hissi, nerede olduğunu, nereye ait olduğunu bilmezlik hissi anlatılmıştır. Müzik ise, bazen ne dendiğini anlamadığınızda bile sizi insanlara,çevrenize,o ana bağlayan bir hissiyat, aidiyet duygusudur. Sahiplenirsiniz şarkıları. Hiç paylaşamadığınız olmadı mı en sevdiğiniz şarkıları? Sadece sizin olmasını dilediğiniz anlar olmadı mı?


Elif Şafak, Araf romanında psikolojik sorunları, bağımlılıkları, her karakteri müzikle ilişkilendiriyor. Gail'in intiharını anlatırken geçen süreyi bile şarkıların süresiyle anlatıyor. "Ömer’in walkman’inde bir şarkı çalıyor. Şarkı üç dakika yirmi saniye ama tekrar tekrar çalınırsa sonsuza kadar sürebilir. Gail’in düşüşü sadece 2,7 saniye sürüyor."


"Tekrar içmeye başladım, on dört ay yirmi üç günlük mutlak ayıklığın ardından, (14 ay 23 gün = 448 gün = 10752 saat = 645120 dakika = 38707200 saniye = 223946,96 kere Nick Cave'den "As i sat sadly by her side")


Veya, "İlk fazladan kahve talebiyle ikincisi arasında dört dakika on saniye geçmiş olmalıydı çünkü Stone Roses'ın Made of Stone'u tam tamına o kadar sürüyordu." 


İşte Araf böyle geçer. Zamanı müzikle saymak, ne kadar ilginç. Elif Şafak'tan başka kimin aklına gelir...


Benim yazım ise, tam tamına, 41 dakika, 2460 saniye,  13,5634 kere Iggy Pop'tan Gimme Danger kadar sürdü. 


Iggy Pop









3 Haziran 2012 Pazar

Çıkmaz Sokak

Son zamanlarda duyduğum en yumuşak parça. Ne kadar da hoşuma gitti Burcu Güneş ve Eflatun'un birlikte söylediği Çıkmaz Sokak parçası.


Burcu Güneş'i bizzat İletişim Fakültesi'nin  mezuniyetinde dinlemiştim. "Çile Bülbülüm" şarkısında 5 dakika boyunca "çileeee" diyebilecek kadar güçlü bir sesi var kendisinin, gözlerimle kulaklarımla buna bir kaç yıl önce şahit olmuştum. Sonrasında geçen yıl son derece şık bir mekanda İstanbul'da yan masamda gördüm Burcu Güneş'i. Televizyonda gördüğümüzden pek farkı yok. 


Baktığımız açıya göre elbette değişir ama en az Sertab Erenerle yarışabilecek kadar kuvvetli bir sesi olduğunu düşünsem de çok popüler,sansasyonel bir isim olamadı Burcu Güneş. Dans yarışmasına katıldı o da yetmedi onu bizim için daha ileri taşımaya. Bir türlü big bang'i yapamadı. İlk haline göre epey ilerleme kaydetmiş olsa da nedense hedef kitlesi bakımından sınıfta kalıyor ve herhangi bir popçu olmaktan ileriye gidemiyor. Eflatun'a gelince,onu hiç bilmezdim taa ki bu şarkıyı birlikte seslendirdiklerinde ismini duyana dek. Ses tonlarının, tınılarının, yumuşaklığının beraberinde getirdiği uyum çok hoşuma gitti şarkıda. Burcu Güneş gibi iddialı bir sese daha uyumlu bir ses düşünemezdim. Son derece huzur verici, dinlendirici.Pamuk gibi denir ya, işte aynen öyle Eflatun.

Ne karanlık odalardan 
Ne masallardaki cadılardan korktum

Sensizlikten korktuğum kadar

Ne çıkmaz sokaklar gördüm
Ne diyarlar gezdim durdum
Kaybolmadım sendeki kadar
İnan ki kaybolmadım sendeki kadar

Burcu Güneş ile düet yaptıkları Çıkmaz Sokak şarkısı şu günlerde en çok dinlenenler arasında. Söz de müzik de Eflatun'a ait. Bence Eflatun şu an için güzel bir kazanım olabilir ve ileriki zamanlarda daha çok görmek ve dinlemek isteyebiliriz kendisini. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...