Sayfalar

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Yapılacaklar Listesi No.3 - Adamsın David!

Osho diyor ki; "Yaşamın sunabileceği doruklara ulaşmış, keyfini sürmüşsen, yaşamın coşkulu bir deneyime dönüşmüşse, içinde bir şiiri, bir şarkıyı, bir festivali, bir seremoniyi hissetmişsen ve her anını doyasıya yaşamışsan, zamandan korkmazsın ve tüm korkular kaybolur. Yaşanmamış bir yaşam, ölüme güç verir. Ve doyasıya yaşanmış bir yaşam, ölümün tüm gücünü alır." Checklist demiştik bir önceki yazıda. Ama bence checklistler değil mühim olan. Mühim olan doya doya yaşamak. Katılıyorum Osho'ya. Sokamadıysan eğer hayatına seni keyiflendiren bir an, bir heyecan, bir macera, yazık bunca geçen zamana. Çünkü hayat çok güzel. 
Giderek artan fiyatlarıyla David Guetta Küçükçiftlik Park biletine sonunda sahip olmuştuk! Tardu'nun bana sürprizi, nasıl sonuçlanacağına dair giderek heyecanımı arttırıyordu. Plana göre, 4 Mayıs'ta iş çıkışında apar topar havaalanına koşacaktık, yetişmek bir dert, Atatürk yerine Sabiha'ya inip oradan karşı tarafa geçebilmek ayrı dert, ama en büyük dert otobüsle olacak 10 saatlik dönüş yolculuğu olacak diye hesaplar peşindeyken nasıl bir konser olacağını hiç düşünmüyordum. Aklımdaki tek şey, "İyi güzel gidiyoruz da 100 200 kişi gider, kim benim kadar saf ki, insanlar gidip kulüplerde barlarda dinler Guetta'sını!" idi.   
Geceden görüntüler

28 Nisan 2013 Pazar

Yapılacaklar Listesi No.2 - Mark Knopfler'ı Canlı İzle

Dün gece (27 Nisan 2013) itibariyle bunun üstünü çizmiş bulunuyorum. Çalışıyorum malum eskisi kadar çok yazamıyorum ama para kazanmak da iyi bir şeymiş, İzmir'den kalkıp da İstanbul'a bir konser için gidebiliyorum. Lanet Cumartesi de çalışmasaydım daha uzun kalabilirdim, olmadı.

Öncelikle "An Evening with Mark Knopfler" konsepti gerçekten çok güzel. Her şeyiyle talebimize cevap veriyor lakin böyle bir adamı 4-5 bin kişilik bir mekanda izlemek, hele biraz da içkimden yudumlayarak izlemek isterdim. Tabii organizatörler çok kazanacak ya, dev gibi Ülker Sports Arena'da izledik. Bu mekanın sıkıntısı en ucuz bileti aldığınızda gerçekten uzakta olmanız ve sesin az gelmesi. Konser sırasında arayan arkadaşlarımla gayet rahat telefon görüşmesi yapacak kadar bir sesten bahsediyorum. Yine de hiç ses gelmiyormuş diye düşünmeyin, gayet netti her şey. Sadece bu stat bir basketbol stadı, konser ve vb. aktiviteler için tasarlanmamış, akustiği kıt.

10 Mart 2013 Pazar

Yapılacaklar Listesi No1

Hep bir TO DO LIST vardır ya... Şimdi daha önemli. Çalışmaya başlıyorsunuz ve zaman azalıyor. Kendinize ayırdığınız her köşede bir resim, bir melodi varken birden insanlarla boğuşuyorsunuz. Bu da bize artık dinlemek değil, tecrübe etmek gibi bir yolu gösteriyor. Demek istediğim artık konserlere gitmem lazım. Bu yüzden kendime bir "Yapılacaklar Listesi" döküyorum. Gitmem gereken konserleri sıralayacağım.

Aslında fazla kişisel durabilir bu yüzden daha objektif şeyler sıralamak lazım. Yani herkes sevdiği şarkıları duymak ister, bundandır sevdiği müzisyenlerin konserlerine giderler. Tabii şunu unutmayalım "konser" ayrı bir deneyim. Her müzisyenin konseri aynı coşkuyu yaratmaz. Evde muhteşem dediğiniz konserde sıkıcı olabilir. Konser müzisyenliği ayrı bir kavram. Canlı performans farklı bir "deneyim".

Bugün kendime Kane konserine gitmem lazım dedim. Hollanda'daysanız ve birazda konserlere gideyim diyorsanız. İşte bu çocukları kaçırmayın. Hollanda'nın kralları bu adamlar. Duygusallar, içliler ama coşkulular ve samimiler. İnsanın en derinlerine, ruhumuzu açarak dokunan arkadaşlar.


Artık sıkmadı mı klasik yurtdışı gezileri? Gidiyorsunuz ve bir şehri rehber eşliğinde geziyorsunuz. Tamam, güzel ama bir yerden sonra neden "event gezileri"ne başlamıyoruz? Manchester'da Cold Play konserine gidin mesela. İspanya'da El Classico'ya gidin. Çin'de yeni yıl kutlamalarına katılın. Rio'da festivale...

Çok para lazım çoook... Bir de zaman.

10 Şubat 2013 Pazar

Masumiyet Müzesi Şarkıları

Orhan Pamuk'u seviyor muyum bilmiyorum. Pek haz etmiyorum. Yine de bir tan Nobel'li yazarımız var, en azından bir tane kitabını okumak bilmek gerekir diye düşünüyorum. Belki çoğumuz "Nobel'i nasıl aldı biliyoruz" eleştirisinde bulunucaktır ama bu ayrı bir tartışma konusu.

Bu yazının nedeni ise, bir dönem kitabının, Masumiyet Müzesi'nin içerisindeki şarkıları sizlere sunmak. Kitabın içerik olarak çok dolu bir eser olmadığını ve bir çok melodramik Türk filmi klişesini içerdiğini  söylemeliyim. Bunun dışında yine 1. tekil şahıs üzerinden yazıldığını ve çok kolay okunan ve akıcı bir dili olduğunu ekliyeyim.





7 Şubat 2013 Perşembe

Damien Rice - O

Genellikle İngilizleri pek içim almaz. Yani yaptıkları müzikte bir soğukluk hissederim hep. İrlandalılar öyle mi? Tabii ki hayır. Damien Rice, 10 yıl kadar önce "O" ile karşımıza çıktığında belki pek bilmiyorduk onu. sonra ülkemizde bir film vizyona girdi: Closer. Fena film değildi ama can alıcı bir yerde duyuyorduk adamın sesini. İçli içli "I can't take my eyes off you" diyordu sevdiceğine. Lakin son cümlede de biraz gerçekçi mi gidiyordu ne. İşte bu yazının konusu bu İrlandalı romantik çocuğun -çocuk dediğime bakmayın bugün 40 yaşında- ilk solo albümü "O" hakkında.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Sesin Ruhu Belgeseli

Ses, gerçekten de bir imza, bir karakter gibi. Gür çıkarsa, cesur derler. Zayıf çıkarsa ürkek derler. Kapı çaldığında "kim o?" diye sorarız, sesten tanırız ahbabımızı. "Benim" der herkes kendi için, lakin biz o "ben"leri seslerinden tanırız.

Yani imza gibidir sesimiz. Hem biz olduğumuzu belli eder hem de kim olduğumuzu. Nasıl biri olduğumuzu yani. Dün İz Tv'nin paylaştığı bir belgesel ilgilimi çekti. Belgeselin adı başlıkta da görebildiğiniz gibi Sesin Ruhu.


16 Ocak 2013 Çarşamba

Doodle, Google, Müzik

Google'ın özel günler adına ana sayfasına koyduğu resimlere doodle diyoruz. Aslında doodle, boş vakit geçirirken yaptığımız anlamlı anlamsız resimlere, çizimlere verdiğimiz ad. Google'dakiler de sıkıntıdan bir şeyler karalamış ve bize sunmuşlar anlaşılan.

Çoğu doodle, milli ve dini günler hakkında. Bağımsızlık günleri, Ramazan ayı, 4 Temmuz, Yeni yıl gibi diyebiliriz. Arada ressamları görmek mümkün. Genellikle bilim adamları bize eşlik ediyor. Yine de nadirende olsa müzisyenleri, müzik insanlarını görebiliyoruz. Bu yazının amacıda müzik merkezli doodle'ları size sunmak...



10 Ocak 2013 Perşembe

Tek Kişilik Dev Kadro Jon Gomm

Jon Gomm gerçekten tek kişilik dev kadro. Elinde akustik gitarı, vokali, davulu, bası, solosu, ritmi... her şeyiyle bize sunan bir yaratıcılık insanı. Şarkılarında ve yorumlarındaki o yumuşak, sivri köşeleri törpülenmiş müziğiyle canlı izlemek istediğim müzisyenler listesinde üst sıralarda...



Jon Gomm, 2 yaşında ukulele ile tanışıyor ve telli çalgılara merhaba diyor. İlkokula geldiğinde klasik gitar üstadı olma yolunda ilerliyor ve elektro gitarda da güzel işler çıkarıyor. Sonra macerası Oxford Üniversitesi Gitar İnstitüsünde devam ediyor ve "master" olma yolunda önemli bir döneme giriş yapıyor.





9 Ocak 2013 Çarşamba

Acayip Gitarist Noodles

Asıl adı Kevin John Wasserman olan acayip bir insan bu Noodles. İnternetten gitarlara bakarken kendi signature modeline sahip olduğunu (Ibanez NDM2) gördüm. Tonları çok başarılı geldi bana. Her ne kadar, rock çevresinde çok "ciddi"ye alınmasada ciddi ölçüde bir hayran kitlesinede sahip.

Bahsettiğimiz adamı sizde The Offspring grubundan hatırlıyor olabilirsiniz. Bana hikayesi ilginç geldi. Paylaşmak istedim.

Noodles, grubun vokalisti ve kurucusu Dexter Holland lisede öğrenciyken, o lisenin hademesiymiş. Daha sonra bir rock grubunda çaldığını görmüş Dexter onun.

Bir gün yasal olarak alkol alacak kadar büyük yaşta bir tanıdığı olmadığından, Dexter, Noodles'ı gruba davet etmiş. Noodles daveti kabul etmiş ve The Offspring kurulmuş.

İşte insanda şans olsun arkadaş. Offspring bugün dünyada 50 milyonun üzerinde albüm satışı yapmış bir punk rock grubu...

3 Ocak 2013 Perşembe

Zaman Tüneli: Live

Bu benim çocukluğumdan şimdiye, hiç bir zaman vazgeçemediğim ve objektif olamadığım bir tanecik favori grubum. Bu bir saygı yazısı. Bana hissettirdiklerini yazıp mutlu olacağım bir yazı. Live, 90'lardaki post-grunge patlamasının en başarılı gruplarından biridir heralde. Bence en özgünü, kendine baktıranı, bu kesin. Bu blogda, bu grubun tarihçesini, müzikal değişimini anlatıcam. Ülkemizde çok popüler olmayan bir gruba şans vermenizi rica ediceğim. Kesinlikle pişman olmayacaksınız. Live, her türlü deliliği barındıran bir grup...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...