Ada'da motorlu araç yok. Olmasına gerek de yok. Adına aldanmayın, "büyük"ada aslında oldukça küçük. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz. Her yerde bisiklet kiralayan küçük dükkanlar var. Bir de faytonlar...Faytonlar için ne kadar nostaljik diye düşünseniz de , yürüyenler ve bisikletliler için oldukça tehlike yaratıyorlar. Belki asgari sayıda olsa sempatik olabilirmiş ancak bir at çiftliği oluşturacak sayıda olunca ve insanların hayatına tehlike yaratacak şekilde sürülünce pek de hoş olmuyor. Ayrıca insan daha nezih olmalarını bekliyor. İlla bu kültür yaşatılacaksa da, hadi fayton sayısı yine azami ölçüde olsun, bari kılık kıyafetleri düzgün olsaymış faytoncuların. İnsanı Büyükada'da hissettirselermiş, ghettoda değil. İnsanı eskiye götüren, daha nostaljik, nezih giysiler giyselermiş. Son derece paspal, pis bir görüntü var etrafta. Fayton fiyatlarının fahişliği de ortada. Kültürü, geçmişi ticarileştirdin mi hoşuma gitmiyor.
Büyükada'yı her şeye rağmen çok sevdim bu bir kaç sorun haricinde. Kendimi yeşilçam filmlerinde gibi hissettim. Eski 45'likler çaldı durdu zihnimde. Fonda Tülay'dan İlk Aşk, Yeliz'den Hoşgeldin Bahar veya Yeşim'den Aşk Alfabesi...Ayferi'den Yalan Dünya sonra Füsun Önal'dan Oh Olsun. Diğer yandan Ayten Alpman söylüyor, "Sevince Her Şey Başka"...Tarık Akan ve Filiz Akın çıkıyor, "Tatlı Dillim"...
Ada sizi çok eskilere götürüyor. Bu küçük Yeşilçam vari adaya yolunuz düşerse, keyifli günler geçirin. Çünkü şehre geri döndüğünüzde devamlı olarak sorumluluk yükleyen bir hayat sizi bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder